gulsahtprk
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ömer Seyfettin
  Namık Kemal
  Yahya Kemal Beyatlı
  Cemal Süreyya
  Halide Edip Adıvar
  Ahmet Hamdi Tanpınar
  Arif Nihat Asya
  Esat Mahmut Karakurt
  Hüseyin Nihal ATSIZ
  Hamdullah Suphi Tanrıöver
  İsmail Gaspıralı
  Mehmet Fuat Köprülü
  Nihad Sami Banarlı
  Mehmet Emin Yurdakul
  Mehmet Akif Ersoy
  Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
  Necip Fazıl Kısakürek
  Peyami Safa
  Reha Oğuz Türkkan
  Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  Yusuf Akçura
  Yunus Emre
  Yavuz Bülent Bakiler
  Ziya Gökalp
  Nüvide Gültunca Tulgar
  İsmet Özel
  Fazıl Hüsnü Dağlarca
  REŞAT NURİ GÜNTEKİN
  Orhan Pamuk
  Cahit Sıtkı TARANCI
  Zülfü Livaneli
  Nail Abbas Sayar
  Abdi İpekçi
  Abdullah Cevdet
  Abdülbaki Gölpınarlı
  ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
  Abdülhak Şinasi Hisar
  Abidin Dino
  Adalet Ağaoğlu
  Adalet Cimcoz
  Adnan Binyazar
  Adnan Özer
  Afşar Timuçin
  Ahmedi
  Ahmet Altan
  AHMED ARİF
  Ahmet Hikmet Müftüoğlu
  AHMET HAMDİ TANPINAR
  Ahmet Haşim
  Ahmet İhsan Tokgöz
  Ahmet Kabaklı
  AHMET KUTSİ TECER
  AHMED MİTHAD EFENDİ
  Ahmet Muhip Dıranas
  Ahmet Oktay
  AHMET PAŞA
  Ahmet Rasim
  Ahmet Şuayip
  Ahmet Ümit
Abdullah Cevdet

                               Abdullah Cevdet


Hayatı 

Öğrenim Yılları 

Arapgirli tabur imamı Hacı Ömer Vasfi Bey'in oğlu olan Abdullah Cevdet, 9 Eylül 1869 günü Arapgir’de dünyaya geldi. Elazığ Askeri Ortaokulu'ndan ve Kuleli Askeri Lisesi'nden mezun oldu, Askeri Tıbbiye'ye girdi. Okul sıralarında edebiyata merak sardı ve Abdülhak Hamid'in isteğine uyarak şiirlerini kitap haline getirdi. Ömer Cevdet adıyla yayımladığı bu ilk eserlerinde özellikle Namık Kemal,Recaizade Mahmut EkremAbdülhak Hamid ve Halit Ziya'nın etkileri sezilir. Tıp öğrencileri arasında çok yaygın olan biyolojik materyalizm felsefesini benimsedi. Tıbbiye’de öğrenci olduğu 1889’da dört arkadaşı ile birlikte İttihad-i Osmani Cemiyeti adlı bir örgüt kurdu. Sonradan İttihat ve Terakki’ye dönüşen bu cemiyet 1908 Devrimi’ne ön ayak olmuş, 1918’e kadar devlet yönetimine hakim olmuştur. Abdullah Cevdet, öğrenimi boyunca birkaç kez tutuklandı, bir süre okuldan uzaklaştırıldı. 1894’te tıp öğrenimini tamamladı, göz hekimi oldu.

Sürgün Yılları

Okulu bitirdikten sonra İstanbul’da Haydarpaşa Hastanesi’nde göreve başladı. Kısa bir süre Diyarbakır’a gönderildi; İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurdu. Bu şehirde bulunduğ sırada Mehmet Ziya Bey (Gökalp)’in intihar girişiminde ilk müdahale eden ve onu kurtaran kişi oldu; örgüte girmesini sağladı. İttihatçı hareketleri tehlikeli görüldüğünden 1895'te İstanbul’a döndüğünde bozgunculukla suçlanarak tutuklandı ve başkentten uzaklaşması için Trablusgarp Merkez Hastanesi'nin göz hekimliğine getirildi. Fakat cemiyet adına çalışmalarına orada da devam etti. Fizan'a sürüleceğini anlayınca, önce Tunus'a kaçtı; oradan 1897 yılında Fransa'ya geçti. Daha sonra da Cenevre'ye yerleşerek; Tunalı Hilmi ve Dr. Çerkez Mehmet Reşit gibi Jön Türklerle buluştu. İshak Sükûti ile birlikte derneğin yayın organı olan Osmanlı Gazetesi’ni çıkardı. Batı eserlerinden çeviriler yaptı; çevirdiği yapıtlar arasında Giyom Tell vardır.

Yayımladığı yazılardan rahatsız olan padişah Abdülhamit, siyasi yazılar yazmaması ve İstanbul’a dönmemesi koşuluyla kendisini Viyana elçilik doktorluğuna atamayı önerince teklifi kabul etti. 1903’te büyükelçi Mahmut Nedim Paşa’yı tokatlaması üzerine Avusturya’dan sınırdışı edildi.

Cenevre’ye dönerek Ethem Ruhi Bey ile buluştu; Osmanlı İttihat ve İnkılap Cemiyeti’ni kurdu ve örgütün yayın organı olarak yeniden Osmanlı Gazetesi’ni çıkardı. 1904’te İçtihat adlı bir basımevi kurdu. Basımevinde batılılaşma yanlısı eserler bastı, İçtihat adlı bir dergi çıkardı. 1905’te Cenevre’de kısa bir süre görüşme imkânı bulduğu Mısırlı reformist din alimi Muhammed Abduh’un fikirlerinden etkilendi. Aynı yıl Osmanlı hükümetinin baskısı sonucu İsviçre hükümeti kendisini sınırdışı ettiğinde, basımevini Kahire’ye taşıdı.

Kahire’de Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'nin önemli bir üyesi haline geldi. 1906’da başlayan ve bazı vergilerin kaldırılması ile birlikte meşrutiyet talebini de dile getiren Erzurum ayaklanmasını destekleyen yazılar yazdı. Meşrutiyet ilan edildiğinde hemen yurda dönmedi, bir süre daha Mısır’da kaldı. 1908’de Reinhardt Dozy’nin "Essai sur l'Histoire de l'Islamisme" adlı iki ciltlik eserini "Tarih-i İslamiye" başlığı ile çevirip yayımladı. İslam’ı ve İslam peygamberini çok ağır biçimde eleştiren bu kitap, Osmanlı kamuoyunda büyük infiale yol açtı; toplatıldı, basımı ve yayımı yasaklandı.

Yurda Dönüş ve Mütareke Yılları 

1910’da İstanbul’a döndü. Kendi matbaası İçtihad Evi’ni kurdu. Kütüphane-i İçtihad dizisini yayımladı. İçtihat Dergisi’ni 24. Sayıdan itibaren çıkarmayı sürdürdü. Dergi, 28 yıl süreyle 358 sayı yayımlandı; dinsel konularda eleştirel yazılara yer vermesinden ötürü sık sık kapatılsa da değişik adlarla çıkmaya devam etti. Cağaolu’ndaki evi aydınların sık sık gelip gittikleri, tartıştıkları bir mekân halini aldı ve bu özelliği, Abdullah Cevdet’in ölümüne kadar sürdü.

İttihat ve Terakki yönetimine karşı eleştirel tutumu nedeniyle baskılara maruz kalan Abdullah Cevdet, 1914’te basımı durdurmak zorunda kalmıştı. Bir süre İkdam Gazetesi’nde imzasız başyazılar yazdı. İşgal yıllarında sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından Sıhhiye Genel Müdürlüğü’ne atanan Abdullah Cevdet, kadınlara ilk kez genelev vesikası verilmesi uygulamasını başlatınca halktan gelen tepki üzerine görevden alındı. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kuruluşunda rol oynadı, Kürt Teali Cemiyeti’nde de çalıştı. “Seçkin” insanların yetişmesine yönelik bir eğitimi ve biyolojik materyalizmi savunan Abdullah Cevdet daha Cumhuriyet kurulmadan Latin harflerine geçilmesi gerektiğini vurguladı ve kadın hakları konusundaki görüşleriyle dikkat çekti. Bahailik konusunda hazırladığı yazı dizisi ile dini çevrelerin tepkisini çekti, kovuşturmaya uğradı.

I. Dünya Savaşı Sonrası

İşgal yıllarındaki İngiliz yanlısı tutumu ve Kürt milliyetçi örgütlerinde yer almasından dolayı I. Dünya Savaşı sonrasında siyasal iktidarın gözünden düşmüştü. Cumhuriyet döneminde hakında “devlet hizmetinde ömürboyu görev almama” kararı verildi. Yaşamının geri kalanını şiir kitapları yazarak, çeviri yaparak ve İçtihad’ı yayımlayarak geçirdi. Shakespeare'den Mevlana ve Ömer Hayyam'a uzanan ilgilerini çeviriler yoluyla ortaya koydu. Cumhuriyetin ilk yıllarında Cevat Paşa’nın Elazığ milletvekilliğinden çekilmesi üzerine onun yerine meclise girmesi söz konusu olduysa da 1925’te tarımı geliştirmek üzere göçmen getirilmesine ilişkin sözleri nedeniyle “damızlık adam getirmek istiyor” şeklinde söylenti çıkarılınca siyasetle ilişkisini kesti. 1928 yılında devlet başkanı Atatürk’ün isteğiyle Fransız rahip Jean Meslier’in kaleme aldığı din eleştirisi kitabını çevirdi; eser, "Akl-ı Selim" adıyla Devlet Matbaası’nda, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında yayımlandı. 1931 yılında şiirlerini "Karlıdağ’dan Ses" adıyla kitaplaştırdı.

1932’de İstanbul’da kalp krizinden hayatını kaybetti.

Eserleri 

Şiir kitapları 

Mensur kitabı 

Düşünce eserleri 

Çevirileri

  • Weber'den "Asırların Panoraması",
  • Gustave Le Bon'dan "Asrımızın Hususu Felsefiyesi"
  • Hayyam'dan "Rubaiyat"
  • Mevlana'nın Divanından Seçmeler
  • Gustave Le Bon'dan "Dün ve Yarın" (1921),
  • Gustave Le Bon'dan "İlm-i Ruh-i İçtimai" (1924),
  • Gustave Le Bon'dan "Ameli Ruhiyat" (1931).
 
   
Bugün 44 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol