gulsahtprk
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ömer Seyfettin
  Namık Kemal
  Yahya Kemal Beyatlı
  Cemal Süreyya
  Halide Edip Adıvar
  Ahmet Hamdi Tanpınar
  Arif Nihat Asya
  Esat Mahmut Karakurt
  Hüseyin Nihal ATSIZ
  Hamdullah Suphi Tanrıöver
  İsmail Gaspıralı
  Mehmet Fuat Köprülü
  Nihad Sami Banarlı
  Mehmet Emin Yurdakul
  Mehmet Akif Ersoy
  Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
  Necip Fazıl Kısakürek
  Peyami Safa
  Reha Oğuz Türkkan
  Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  Yusuf Akçura
  Yunus Emre
  Yavuz Bülent Bakiler
  Ziya Gökalp
  Nüvide Gültunca Tulgar
  İsmet Özel
  Fazıl Hüsnü Dağlarca
  REŞAT NURİ GÜNTEKİN
  Orhan Pamuk
  Cahit Sıtkı TARANCI
  Zülfü Livaneli
  Nail Abbas Sayar
  Abdi İpekçi
  Abdullah Cevdet
  Abdülbaki Gölpınarlı
  ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
  Abdülhak Şinasi Hisar
  Abidin Dino
  Adalet Ağaoğlu
  Adalet Cimcoz
  Adnan Binyazar
  Adnan Özer
  Afşar Timuçin
  Ahmedi
  Ahmet Altan
  AHMED ARİF
  Ahmet Hikmet Müftüoğlu
  AHMET HAMDİ TANPINAR
  Ahmet Haşim
  Ahmet İhsan Tokgöz
  Ahmet Kabaklı
  AHMET KUTSİ TECER
  AHMED MİTHAD EFENDİ
  Ahmet Muhip Dıranas
  Ahmet Oktay
  AHMET PAŞA
  Ahmet Rasim
  Ahmet Şuayip
  Ahmet Ümit
AHMET PAŞA

                                     Ahmed Paşa 


Ahmed Paşa (d. 1426 - ö. 1497), 15. yüzyılda Sultan II. Mehmed ve Sultan II. Beyazıd dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevleri yüklenmiş bir ulema sınıfı mensubu ve çok tanınmış bir Divan Edebiyatı şairidir.

 

Hayatı

Kendisi Fatih Sultan Mehmet'in öğretmenidir. Ahmet Paşa, Sultan II. Murat saltanat dönemi kazaskerlerinden Veliyüddin bin İlyas Efendi’nın oğludur.

Ahmet Paşa’nın nerede ve ne zaman doğduğu bilinmemekte ve değişik yerler ve tarihler ileri sürülmektedir. Latifi'nin Tezkere'sinde ve Gelibolulu Ali'nin Kühnü'l-ahbar adlı eserinde Bursa'da doğdugu yazılıdır. Sehî Tezkeresi ve Güldeste yazarı Beliğ ise onun Edirne'de doğduğunu söylerler. Aşikpaşa Tezkeresi yazarı ise, Ahmed Paşa'nın varisi olan amca oğlu Edirneli Nâzır Çelebi'den alınan bilgilere göre, Edirneli olduğunu bildirir. Fuad Köprülü'ye göre , "Edirne’de yaptırılan cami ve imaret vakfiyesinin Veliyüddin tarafından tanzim edildiği ve şairimizin memuriyet hayatı hakkındaki kayıtlar düşünülürse, bu tarihten (830/1426) biraz evvel ya da biraz sonra doğmuştur" (İslâm Ansiklopedisi Ahmet Paşa maddesi). Son zamanlara kadar Edirne’de 'Veliyüddin oğlu' ismini taşıyan bir mahallenin ve mescidin bulunması, Ahmed Paşa'nin Edirne'de doğduğuna dair bir sağlam bir ipucu sayılabilir.

Ahmet Paşa eğitimini II. Murat döneminde Edirne’de yapmış ve o dönemde geçerli bilgiler yanında Arapça ve Farsça da öğrenmiştir. Eğitimini bitirdikten sonra, önce Bursa’da Muradiye Medresesi’ne müderris olarak tayin edilmiş ve sonra 1451 (hicri 855)de Edirne Kadısı görevine atanmışdır. Fatih Sultan II. Mehmed'in tahta geçmesinden sonra kazasker olmuş ve onun muhasipliği ve öğretmenliği görevlerinde bulunmuştur. Sonra vezirlik rütbesine yükselmiştir. Sehî, Latîfî, Şakâik, Hasan Çelebi, Beyânî Tezkirelerine göre Fatih’in hizmetkârlarından birine laf attığı için; diğer kaynaklara göre padişahin bir gözdesine göz koyduğu için ve Âşık Çelebi'ye gore ise birkaç fesatçının iftirasına uğradığı için gazaba gelen padişah tarafından vezaretten azledilmiş ve hapse atılmıştır ve hatta öldürülmesi çok olasılık kazanmıştır. Bu olayın ortaya çıkması büyük bir ihtimalle bir saray entrikası, rekabeti, iftirasi ve tevzirati sonucudur. Yine söylentiye göre Ahmed Paşa "Kerem" redifli 35 beyitten oluşan ünlü kasidesini padişaha sunmuş ve bu nedenle affedilmiştir. Fakat edebiyat tarihçisi Ali Nihad Tarlan "Kerem" redifli kasidenin yazılışının başka bir nedeni olduğunu ve anlatılan olayin olasılığı gayet az, bir güzel hikâye olmaktan ileri gitmediğini belirtmektedir.

Ahmet Paşa, daha sonra otuz akçe yevmiyeli olarak ile Bursa’ya tayin edilip orada Orhaniye, Muradiye ve Emir Sultan medrese vakıflarının mütevelliliği ile görevlendirilmiştir. Sonra sırasıyla Sultanönü (Eskişehir), Tire ve Ankara'da sancak beyligi görevine atanmıştır. Fatih’in 1481’de ölümünden sonra II. Bayezid’in zamanında tekrar eski itibarını kazanıp Bursa’ya sancak beyi olarak tayin olunmuştur. O görevde iken 1496 (hicri 602) yılında Bursa'da ölmüş ve Muradiye Camii yanında kendi yaptırdığı medrese yanında gömülmüş ve sonradan bir türbe inşa edilmiştir.

Ahmed Paşa'nin zeki, zarif,nuktedan ve hazircevap bir kisiligi oldugu belirtilmiştir. Ahmed Paşa yasadigi zamanlarda devrinin en büyükü şairi olarak kabul edilmiş ve saygı görmüştür.

Edebî Kişiliği 

Ahmed Paşa hem gazel hem de kaside türlerinde başarılı eserler yaratmış; şarkı ve murabbada da olgun örnekler vermiştir. Dizeleri divan şiirinin söz ve anlam özellikleriyle örülüdür. İşlediği konular genellikle din dışı olup beşeri aşk konusundaki şiirler de Divan'inda önemli yer tutmaktadır. Dinî ve tasavvufî konulara rağbet göstermemiştir. Şiirleri gayet ahenklidir ve aruz veznini çok ustaca kullandığı görülür. Kendi çağında "şairlerin sultanı" diye anıldığı bilinmektedir. Bütün tezkereciler Ahmed Paşa'nin şiirlerinden takdirle bahsederler. Sonra gelen nesil şairlerden Ahi, Lamii, Necati, Zati ve Baki ona nazireler yazmışlardır. XIX. yüzyılda Ziya Paşa, üç şairi, Ahmed Paşa, Necati ve Zati'yi, "Türki suhana temel komuşlar" olarak tarif etmiş ve Ahmet Paşa'nın "Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerden en büyüğü" olduğunu ifade etmiştir. Şairin ünü Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını aşmıştır.

Ancak bazı edebiyat kritikleri Ahmed Paşa'yi orijinallikten uzak görerek İran şairlerinden çevirmiş olduğu beyitleri kendine mal etmekle suçlamışlardır.

Ahmed Paşa'nın sanatının ve eserlerinin uygun bir şekilde değerlendirilmesi için aşırı övgü veya aşırı yerginin gerekmiyeceği şüphesizdir. Onun Türkçe divan şiirini yeni bir merhaleye ulaştırdığı ve onun için bir büyük şair sayılması gereği inkar edilemez.


 
   
Bugün 25 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol